25 Haziran 2021 Cuma

Forrest Gump, Janney ve 3 Çocuk

 

    Kuru, bunaltan bir günün öğlen saatinde, ders çalışmaktan yorulmuş bir halde; kafamı boşaltmak için kendimi televizyonun önüne attım. Filmleri taradım ve karşıma 1994`ün en muhteşem filmlerinden biri olan Forrest Gump çıktı. Kaç kere izlememe rağmen, her izleyişte farklı bir detay yakalıyorum. Geçmiş zamanın ve şimdinin bile muhteşem filmlerinden biri. Bu sefer neyi fark edeceğim merakıyla izlemeye başladım yeniden.

   Forrest, yaşadıklarını anlatıyor ve olaylar canlanıyor. Forrest’ın aptal olmadığı zaten ilk izleyişten beri aşikardı fakat buna isim veremiyordum. Forrest, topluma adapte olamıyordu çünkü her şeyi olduğu haliyle kabul ediyor ve ona yeni bir biçim vermiyordu. Gayet zekiydi gereksiz anlam yüklemeleriyle uğraşmayacak kadar zeki ve bunlarla beraber sevgiyi en temel haliyle kavrayacak kadar da doğal.

  Hikaye, tarihte en çok parlayan olaylarla alay ederek devam ediyor. Her şeyi forrest’ın gözüyle basitleştiriyor. Sonra bir şeyi fark ediyorum, ‘Janney’. Küçüklüğünden beri Forrest’la güzel bir hayat yaşayacakken, hem de onu sevmesine rağmen, neden hiç onunla bu seviyeye gelmiyor? Janney kimden kaçıyor? Neyden kaçıyor?

  Filmin arka planında durmaksızın Janney’nin hikayesi ilerliyor. Forrest’la ilgili her şeyi görüyoruz fakat Janney, filmin can alıcı noktalarında, tam unutulmuşken; bir kesik gibi belirip yok oluyor. Bir belirsizlikmişçesine çekip gidiyor. Peki neden?

   Filmin en başına gidiyoruz. Janney, Forrest’la beraber, mısır tarlasında babasından kurtulmak için bir kuş olmayı diliyor tanrıdan. Bir çocuğun masum yakarışı, bir çığlık, bir imdat çağrısı insanların bir türlü anlamadığı. Babası tarafından istismar edilen bir çocuğun çaresizlik içinde çırpınışları ve gitgide büyüyen bir travma.

   Sonra ne mi oluyor? Büyüyor, liseye ve üniversiteye gidiyor. Sistemin istediği bütün süreçleri yaşıyor ve kendinden istenileni yerine getiriyor; fakat küçüklüğünden bu yana taşıdığı travma hep orada, hep yerli yerinde, bir sarmaşık gibi her tarafını kaplayarak. Tanrının ona kanat verdiğini, üniversiteden sonra, toplumun ona erişkin bir birey olduğunu dayatmasıyla fark ediyor ve uçup gidiyor. İstismar edilmiş çocuğu kafasının içinde götürerek.

  Hiçbir yerde sabit duramıyor, kaçıyor; gittiği her yerde, bir türlü iyileştiremediği ve iyileştiremeyeceği travmasıyla, babasının kopyalarıyla el ele tutuşarak (filmde ki bütün erkek arkadaşları onu istismar ediyor ve ona şiddet uyguluyor fark edilirse). Forrest’ı seviyor ve onunla güzel bir birliktelik yaşayacağının da farkında fakat sevgiyi hiç bilmemiş ve ailenin en zararlı halini yaşamış olan Janney için huzur ve katıksız sevgi, asla anlayamayacağı ve kavuşamayacağı bir şey. Forrest’tan kaçıyor, aslında gerçek anlamda kurulacak bir aileden kaçıyor.

  Filmin sonlarına doğru kaçmaktan yoruluyor ve kendisine huzur verecek yegane insanın yanına geliyor. Neyden ve Niçin kaçtığını anlıyor eski evine taşları fırlatırken; fakat hiçbir zaman kapanmayacak yarasıyla da yüz yüze geliyor. Forrest’ı bırakıp gidiyor yeniden; çünkü artık istese de inanmıyor aileye, sevgiye, mutluluğa…

  Tüm bu olanlardan sonra Janney’e biri çıkıp diyor ki; ‘3 çocuk yap’, ‘Sen artık erişkin bir bireysin ve topluma ucuz iş gücü gerek’. Göz kırpıyor, ‘ben yardımcı olurum diyor’.

  Çocukların sistematik bir biçimde istismar edildiği, travma üzerine travma yaşadığı bir yerde, hangi akla hizmet bir düşüncedir bu?

  Savaşlardan çıkmış bireyleri siyasetten arındırmak adına sapık bir zihniyet yetiştirmiş yönetimlerin, istismara uğramış ve erişkin bir birey olmuş kişilere kullandığı cümle; ‘3 çocuk yap’.

   Bir irade dünyaya geliyor ve Bu sapıtmış toplumda azap çekecek. Hangi akla hizmet böyle bir şey yapayım?

  Janney’e ‘ 3 çocuk yap’ diyorlar. Onun neyden kaçtığını hiç düşünmeden ve onun çocuklarının hangi travmaları yaşayacağını düşünmeden.

 

                                                                                                        Ali Çelik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder